Spider-Man: Across the Spider-verse
Marvel son dönemdeki tartışmalı ve farklı yorumlar alan yapımlarından sonra, gerek görsel açıdan gerekse işleniş açısından hiçbir tartışma yaratmayacak şekilde izleyicileri sinema salonundan oldukça memnun çıkartmayı başardı.
Filmin bu kadar beğenilmesinin önde gelen sebeplerinden biri, belki de en çok görmezden gelineni: müzik seçimleri. Müzik seçimleri, birinci filmi aratmayacak şekilde yine harika yapılmış. Aksiyon sahnelerindeki müzikler de özenle seçilmiş ve izleyiciye o aksiyonu ve ana karakterimiz Miles’ın da hissettiği adrenalini hissettiriyor. Müzik haricinde seslendirmeler de çok itina ile seçilmiş. Özellikle Oscar Isaac ve karakteri Miguel O’Hara(Spider-Man 2099) için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Miguel O’Hara karakterinin sesi aracılığıyla geçmişte yaşadığı olayların şimdiki kişiliğine ve ruh haline nasıl etki ettiğini hissedebiliyorsunuz.
Böyle harika bir yapımı her detayının üzerinden geçmeden anlatmak biraz zor gelse de filmin tadını kaçırmamak için minimum spoiler ile bu filmi anlatmaya çalışacağım.
Film, Gwen’in evrenler arası “Spider-Man”ler topluğuyla tanışması ve onlara katılmasıyla başlar. Karşımıza, ilk filmde de gördüğümüz çok ilginç bir anomali olan ve boyut açabilme yeteneğine sahip yeni süper kötümüz Spot çıkar. Spot, bu anomaliye sahip olmasının sebebinin ana karakterimiz Miles olduğunu anlar ve daha güçlerini keşfetmeden önce bir markette soygun yaparken Miles ile karşılaşıp dövüşüp kötü bir şekilde yenilir. Ayrıca o sırada Miles’ın okul başvurusuna, ailesinin yanına gitmesi gerektiği için Spot, Miles tarafından ciddiye alınmaz.
Bu kapışma aracılığıyla yavaş yavaş güçlerini nasıl kullanabileceğini keşfeden Spot, Miles’tan gördüğü olumsuz tavır ve anomalisi için Miles’ı suçlaması nedeniyle onu baş düşmanı olarak görmeye başlar. Spot, ikisinin de bir anomali sonucu güçlerine sahip olduklarını bildiği için kaderlerini de birbirlerine bağlı olarak görür ve işe koyulur.
Bu gibi anomalileri yok eden Spider-Man topluluğu, daha fazla güç kazanmadan Spot’un diğer boyutlara geçip kargaşa yaratmasını engellemek için Gwen’i Miles’ın evrenine gönderir. Tabii Miles’ın bir anomali olduğunu bilen ve ileride yok edilmesi gerekeceğini düşünen Spider-Man ekibi -özellikle Miguel-, o zamana kadar Miles’la bir geçmişi olan Gwen’in onunla görüşmesini istemez. Miles, Gwen’i gördüğüne bu sebeple çok şaşırır ve her şeyden habersiz bir şekilde heyecanlanır. Ancak sonrasında Gwen’den duyduğu Spider-Man ekibine katılmak isteyen Miles, Gwen’i takip edip Spot’u engellemeye yardımcı olur ve başka bir evrende birçok kişinin ölmesini engeller.
Ve en önemlisi, bir Spider-Man için değişmez ve kesin olan bir durumu değiştirir: Polis şefi olan Gwen’in babasının ölmesini engeller.
Bu olayların ardından Miles’ın gitmeyi çok istediği Spider-Man inine giderler ancak hiçbir şey umduğu gibi değildir. Orada, Miles hariç evrendeki tüm Spider-Manler vardır. Bu durumun nedenini acımasız bir şekilde açıklayan ve bazı şeylerin değişmemesi gerektiğini söyleyen Miguel, Miles’a her Spider-Man gibi komiser olmak üzere olan babasının ölümüne göz yumması gerektiğini açıklar. Beklediği cevabı alamayınca da Miles’ın bir anomali sonucu ortaya çıktığını ve bir Spider-Man olmaması gerektiğini yüzüne söyleyip her şeyin düzelmesi için onu öldürmeye kalkar. Tabii ki de buna karşı çıkan Miles, herkesten kaçmayı başarıp kendi evrenine döner.
En azından izleyici öyle sanar.
Gerçekte ise Miles’ı ısıran örümcek aslında başka bir evrene aittir ve Miles, kendini yanlışlıkla, ışınlanma cihazı sebebiyle o evrende bulur. Gittiği evrende şehrin Spider-Man’in yokluğunda yaşanamaz bir hale geldiğini görürüz. Onu kendi evi sandığı yerde prowler yani amcası ve kendisinin süper kötü varyantı karşılar. Bu noktada film kesilir ve izleyiciye yeni bir devam filminin müjdesi verilir!
Kısaca özetlemek gerekirse; bu film, Spider-Man olmanın ne anlama geldiğini harika bir şekilde gösteriyor. Spider-Man, sadece önleyemediği bir kaybın vicdani yükü yüzünden kahramana dönüşen bir karakter değildir. Her zaman kendi doğruları olan ve her seferinde; “Bir dakika burada bir şeyler yanlış” dediği için başına belalar açan bir karakterdir. Kimsenin sözüne boyun eğmez, özellikle Spider-Man’i bir tehdit olarak gören ikonik Jonah Jameson’ın sözüne. Filmdeki son sahnenin Miles’a ve Spider-Man topluluğuna etkisi ne olacak, Miles babasını kurtaracak mı veya Miguel haklı çıkacak mı bilmiyoruz. Film beklenmedik bir aksiyon noktasında kesilince salondan yükselen uğultular, bir Marvel filminde uzun süredir karşılaşmadığım bir durumdu.
Umuyorum ki Marvel üçüncü filmde bizi diğer Across the Spider-Verse‘tekiler gibi heyecanlı ve daha fazlası için istekli bir şekilde salondan çıkarmayı başarır. Kendimce benim beklentim Miles’ın babasını kurtarması ve böylece diğer Spider-Man’lere sırf “öyle dendi” diye bir şeye boyun eğmek zorunda olmadıklarını göstermesi.
Commentaires